6 Şubat 2018 Salı

zamanla

Zamanla herkes biraz eksilir. Gölgesine sığınılan çınar kesilir, dost gün gelir düşman kesilir ve bazı iç çekişler kilo verdirir. Bazen kader kedere devreder durur; yar nâr olur, yakar kavurur. Esen yeller küllerini savurur. Bazı günlerde ayaklar adım atamaz, kalp çarpamaz hatta güneş dahi aydınlatamaz olur.
Zamanla her şeyden biraz vazgeçilir. İnsanlar terk edilir, şehirler terk edilir, hayaller terk edilir. Bazı hisler, hatıralar ve umutlar zamanla kaybedilir. Her şeyin kaybedilince değeri anlaşılır derler lakin bazı şeyler kaybolursa değersizleşir.

19 Ocak 2018 Cuma

"




otursan karşıma.
öyle, sessiz..
saatlerce izlerim seni.
gözlerin, ürkek gönlümün sığındığı tek liman olur.
kıyıya vurur sevinçlerim belki oradan.
belki bir inci giziyle kalır, gün yüzüne çıkmadan.


yüzünün tüm hatlarını ezberlesem ellerimle,
boşlukları gülüşün doldursa.
dudağının kenarında,
duyunca çiçekleneceğim bir söz kalmış olsa.
beni o sözden dahi kıskansan.
saatlerce sussan,
otursan.


ellerin her daim kalemde kalsa,
yazsan..
ben, seni okusam oradan.
sana yazılsam.
sonra,
seni yazsam.
sen, hayatıma roman olsan.
hayatım olsan.

8 Ocak 2018 Pazartesi

plansız sevişler, gayretsiz gülüşler

   bir düzen dahilinde nefes alıyor, uyuyor, büyüyoruz. bir düzen dahilinde düşünüyor ve konuşuyoruz. hayat bizi akreple yelkovan arasına yerleştirmiş, birinden tam düşeceğimiz sırada diğerinin tekmesiyle doğruluyor ve bu kısır döngünün bilmem kaçıncı kurbanı oluyoruz. 

   aldığımız her nefes, attığımız her adım sayılı. yani, öyle olmalı.. çünkü düzen, saymadan alınan her nefesin ölçmeden atılan her adımın peşinde, alacaklı. diyorki bize; benimle var olacaksın ya da bensiz, bir hiç olacaksın.

   zamanı ölçmeye çalışıyoruz, ne komik. akreple yelkovan arasındayken üstelik.. vaktim yok diyoruz, vakit zaten hiç bizim olmadı ki. biz vaktinde olduk, vaktinden erken olduk, vaktini geçirmiş olduk. biz bu düzenin sadece bir parçası olduk. düzen olmadık, düzenli olamadık.

   marketten tartarak aldığımız meyve gibi, tartıyoruz konuşurken kelimeyi. ne bir eksik ne bir fazla. ölçülü olacak diyoruz. heyecan da ölçülü, hezeyan da. hesap ediyoruz inceden inceye.. olmaz, burada bir fazlalık var diyoruz. ne acı, hayatımızı ölçüyoruz kendimizce..

   ölçüyü aştığımızda ise bizden eksiltiyor sanıyoruz herhalde.. öyle mi? değil, elbette. 

   bakma, bu düzenin aynalarında hepimiz mutlu görünüyoruz. ardından bakamadığımız yoğunluklarımız, peşinden koşamadığımız yorgunluklarımız var. 

   bizim bir şeyleri tartmadan yapmaya, girdiğimiz o toplantılardan düşünmeden kalkmaya ihtiyacımız var. plansız sevişlere, gayretsiz gülüşlere, hayatı gelişi’güzelleştirmeye ihtiyacımız var.

6 Ocak 2018 Cumartesi

geçmişe dair.


Ne ağır yüktü ama değil mi omzundaki? Zaten taşımaktan da bıkmıştın. Öyle demiştin geceye, fısıldamıştın karanlıkta artık bitsin diye.

Hani dökememiştin ya geceye içini? Karşılığını bulamamıştın hani, hislerine tercüman olamamıştı hiç bir hece. Halbuki seni anlatıyordu çalan şarkı, bağırıyordu içinde birikenleri senin yerine.

Dökmüştün ya hani bir gece ona içini? Hani dinlememişti hiç seni. Duymamıştı bile sesini. Aklına kazımıştın dönüp gidişini, sana veda edişini. Halbuki sen ne çok beklemiştin değil mi? Ne çok istemiştin. Bir kez olsun duysaydı sesini.

Hani bastıramıyordun ya o çığlıkları? Durduramıyordun, kaçsan kaçamıyordun. Sıkışıp kalmıştın ya hani bir köşeye? Halbuki sen o duvar dibinde çöküp geçecek demeyi de bilmiştin kendine.

Hani gözyaşlarını silip de yemin etmiştin, ‘’Bir daha asla!’’ demiştin? Tutamamıştın hani affetmiştin de yine pişman etmişti seni. Ne zaman ayağa kalkacak olsan bir anı takmıştı çelmeyi. Artık ayağa kalkmaktan da, güçlü durmaktan da pes etmiştin hani.

O günlerden geriye hatırladığında tebessüm ettiren acılar kaldı belki ama şimdi öyle kolay yıkılmıyorsun değil mi? Biraz buruk olsa da en güzel sen gülüyorsun. Halbuki en çok sen haketmiştin hem de en başından beri.